BOŞANMA DAVASI VE BOŞANMA DAVASININ KONUSUNUN KATKI PAYINA ETKİSİ

Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunu m.161 ile 167 maddeleri arasında sayılmıştır. Bunlar sıra ile ;

  1. Zina
  2. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
  3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
  4. Terk
  5. Akıl Hastalığı
  6. Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılma

olarak düzenlenmiştir. Kişilerin boşanma sebeplerini bu kanun maddeleri üzerinden ileri sürmeleri ve ispatlamaları gerekmektedir.

 

Sıra ile düzenlenen boşanma sebeplerini mutlak boşanma sebepleri ve nisbi boşanma sebepleri olarak ikiye ayırabiliriz. Bu ayrım ispat ve mal paylaşımı noktasında önem kazanmaktadır.

 

Bu ayrımı yapmadan önce bütün boşanma sebeplerinde geçerli olmak üzere tarafların sadakat yükümlülüğü dava kesinleşene kadar devam etmektedir. Davanın açılmış olması sadakat yükümlülüğünün ortadan kalktığı anlamına gelmez.

 

Mutlak Boşanma Sebepleri:

 

  1. Zina
  2. Hayata kast
  3. Pek Kötü Davranış
  4. Onur Kırıcı Davranış
  5. Terk
  6. Anlaşmalı Boşanma
  7. Üç Yıl Eylemli Ayrılık

 

Mutlak boşanma sebeplerinden birinin varlığı ispatlandığında başkaca araştırmaya gerek kalmaksızın hakim boşanmaya karar verir.

 

Nisbi Boşanma Sebepleri:

  1. Suç İşleme
  2. Haysiyetsiz Hayat Sürme
  3. Akıl Sağlığı
  4. Evlilik Birliğinin Temelinden sarsılması

 

Nisbi boşanma sebeplerinin varlığında ise boşanmaya karar verilebilmesi için sebebin ispat edilmesi ve buna ek olarak evliliğinin devamının eşlerden beklenemeyecek olması kriteri aranmaktadır.

 

Dikkat edilmelidir ki davacı taraf mutlak sebeplerin birinin varlığını ileri sürmek istese dahi davamızın konusunu işaret edilen mutlak sebebi göstermenin yanı sıra terditli olarak genel boşanma sebebine dayanmamızdır. Çünkü mutlak sebebin varlığının ispat edilememesi halinde boşanma davası red edilebileceğinden genel sebebe dayanmayan davacı TMK m.166/4 de işaret edilen 3 yıllık bekleme süresine tabi kalabilir.

 

 

 

ZİNA (TMK m.161)

 

Zina eşlerden birinin bir başka üçüncü kişi ile sadakat yükümlülüğünü ihlal ederek cinsel ilişkiye girmesidir. Dolayısıyla bu tarz bir ilişkinin dışında bir başkası ile konuşmak veya görüşmek tek başına zina yapıldığı anlamına gelmemektedir. Aşağıda da açıklayacağımız üzere deliller ile zinanın kanıtlanması gerekmekle birlikte kusur şartı aranmamaktadır.

 

Zina davası öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay ve herhalde fiilin gerçekleşmesi üzerinden 5 yıl içerisinde açılmalıdır. İşaret edilen süreler hak düşürücü sürelerdir.

 

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

 

Zinayı ne şekilde ispat edebiliriz ?

 

Zinayı ispatlamak için hukuka uygun her türlü delilden yararlanabiliriz. Hukuka uygun olmayan deliller ise yargılamada dikkate alınmayacaktır. Burada bahsedilen durum şöyle özetlenebilir kişilerin eşlerine plan kurmadan hayatın doğal akışında ulaştığı bilgi ve belgeler delil olarak kullanılabilir.

 

Örneğin bebek bakıcısı için kurulan diğer eşin de bildiği ev içi kamera görüntüleri hukuka uygun delil olarak mahkemeye sunulabilir.

 

Unutulmamalıdır ki kişilerin telefon görüşmeleri veya whatsapp içerikleri mahkemelerce görüntülenememekte yalnızca hangi saatler arası ve ne kadar süre ile görüşüldüğü bilgisine ulaşılabilmektedir.

 

Zina fiili ile boşanmaya karar verilir ise katılma alacağı nasıl düzenlenir ?

 

Bu durum TMK m. 236 da açıkça düzenlenmiştir. Buna göre;

 

Artık değere katılma

Madde 236- Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.

“Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir. “

 

Zİna sebebi ile boşanma kararının ardından hakimin katılma payını belirlerken geniş bir takdir yetkisi vardır. Dolayısıyla zina fiilinin kanıtlanması halinde kusurlu eşin katılma alacağı azaltılabileceği gibi kaldırılabileceği de düzenlenmiştir.

 

HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ (Madde 162)

 

 

“Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. “ Bu sebepte zinanın olduğu gibi mutlak sebeptir ve kanıtlanması halinde hem tazminata hem de katılma alacağına etki eder.

 

Dava açma süresi öğrenme tarihinden 6 ay ve herhalde 5 yıllık hak düşürücü süre olarak düzenlenmiştir. Burada da affedenin dava hakkı yoktur. Ancak;

 

İşaret edilen bu suçları işlemiş kusurlu eşini, ceza davasında affeden, eş boşanma davasını bu sebepten açma hakkını kaybetmez. İki yargılama şekli farklıdır.

 

SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME ( m.163 )

 

Kanunumuzun 163. maddesinde düzenlenen suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme nisbi boşanma sebeplerindendir. Burada sebeplerin varlığının kanıtlanmasının yanı sıra bu sebebin diğer eş nazarında evliliğin devamının beklenemeyeceği şekilde evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının da kanıtlanması gerekmektedir.

 

TERK (m.164)

 

Terk TMK m.164’de düzenlenmiştir. Terkin varlığından söz edilebilmesi ve davanın açılabilmesi için;

  1. Terkin 6 aydan uzun sürmüş olması
  2. Ortak hayata son verme amacıyla konutu terk
  3. Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmeme amacının bulunması
  4. Terk eden eşe ihtarda bulunulmuş olması gerekmektedir.

 

Terk uygulanış prosedürü olarak en teknik ve bir o kadar riskli olabilecek bir boşanma sebebidir. Çünkü terk sebebiyle ihtar gönderildiğinde kusurlu eş geri döner ise dava konusuz kalır ve boşanma davasını açan eş terkten önceki sebeplere dayanarak boşanma davası açamaz. Ayrıca Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre davacı eş, kusurlu eşin eve geri dönmesi için  ihtar çekiyor ise onu tüm kusurlarına rağmen affetmiş kabul ettiğinden m. 166 ile birlikte dava edilmesini de kabul etmemektedir. Dolayısıyla kişilerin bu teknik sürece hakim olması gerekmektedir.

 

Terk mutlak boşanma sebeplerinden biridir. Zİna ve Hayata kasttan farklı olarak m.236’da terke ilişkin düzenleme yoktur. Dolayısıyla terkin ispatı her ne kadar boşanmaya karar verilebilmesi için yeterli olmuş olsa da terkin kanıtlanması hakimin katılma alacağı üzerindeki etkisine zina ve hayata kastta olduğu şekilde etki etmemektedir. Ayrıca bu dava içerisinde maddi tazminat talep edilebilse de davayı kazanan eş ihtarı ile birlikte affetmiş sayıldığından ihtarından önceki olaylara dayanarak manevi tazminat alamamaktadır.

 

AKIL HASTALIĞI (m.165)

 

Akıl hastalığı nisbi boşanma sebeplerinden biridir. Bu sebeple boşanma davası açılabilmesi için;

 

  1. Akıl hastalığının iyileşmesinin mümkün olmaması
  2. Diğer eş açısından evliliğin sürdürülemez hale gelmiş olması gerekmektedir.

 

Akıl sağlığı nedeniyle açılan boşanma davasında davalı eşin kusuru bulunmamaktadır. Dolayısıyla maddi veya manevi tazminata hükmedilmez ancak davalı eşin maddi durumu elverişli ise nafakaya hükmedilebilir.

Unutulmamalıdır ki evlilik birliğininin sarsılmasından açtığımız davamızda (m.166) davalının akıl hastası olduğu anlaşılır ise davayı ıslah ederek m.165’e göre akıl hastalığı ile boşanma davasına çevirebiliriz.

 

ANLAŞMALI BOŞANMA ( m.166/3 )

 

Anlaşmalı boşanma davası eşlerin kendi aralarında anlaşarak oluşturdukları bir prosedür ile dilekçelerini sunmaları ile açılır. Bu sebebe dayalı olarak boşanılması için;

  1. Eşlerin bir yıldır evli olmaları
  2. Hakim tarafından bizzat dinlenilmeleri
  3. her iki tarafın fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir.

 

Burada önemle dikkat edilmelidir ki bir yıllık süre şartı dava açılmadan önce dolmuş olmalıdır. Aksi takdirde duruşma gününde bir yıllık evli olunmuş olması yeterli olmamakla birlikte dava reddedilir. Kanun koyucunun buradaki bir yıllık süreyi şart koşmasının sebebi eşlerin birbirlerini iyi tanıyacak ve anlaşabilecek sürelerinin olmasını sağlamaktır.

 

Anlaşmalı boşanma prosedürüne hakimin uyma zorunluluğu bulunmamaktadır. Özellikle maddi konularda ve çocukların akıbetiyle ilgili hususlarda değişiklik yapma yetkisi bulunmaktadır.

 

Anlaşmalı boşanma davasında karar kesinleşinceye kadar taraflar bu iradelerinden vazgeçebilirler herhangi bir yaptırıma tabi değildir.

 

ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI

 ( m.166/4 )

 

Ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebiyle boşanma davasının açılabilmesi için;

 

  1. Önceden herhangi bir sebeple açılmış ancak reddedilmiş bir dava olmalı,
  2. Red kararının kesinleşmesinin üzerinden 3 yıl geçmiş olmalı,
  3. Ortak hayat halen kurulamamış olmalıdır.

 

Üç yıl süren eylemli ayrılık da mutlak boşanma sebebidir. Dolayısıyla ayrıca evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kanıtlanması gerekmemektedir.

 

Eğer ilk davadan feragat etmiş isek üç yılın başlangıç tarihi feragat in yapıldığı ve kesinleştiği tarih itibari ile başlamaktadır.

 

Bu sebeple boşanma davasında başta ilk olarak açılan davayı açıp kaybeden taraf hakkında, ortak hayatı tekrar kurmaya çalışmadığı gerekçesi ile, maddi tazminat ile yükümlendirilir. Karşı tarafın kişilik haklarına yönelik bir saldırı var ise manevi tazminata da hükmedilebilir.